Dünyaca ünlü filozof Nietzsche’nin Übermensch yani "üst insan" kavramı; sürü psikolojisinden sıyrılan, kendi ahlakını yaratan, topluma yön veren, güçlü ve bireysel bir karakteri tanımlar.
Peki üst insan ile 2.
Mahmud ne alaka diyorsanız gelin Osmanlıda kalıcı reformlar ve ülkede dirliği
sağlaması ile tarihe geçen Sultan Mahmud'un hayatına bir göz atalım.
Nietzsche’nin şu sözünü hatırlarsak:
‘Seni öldürmeyen şey, seni güçlendirir.’
Bu söz tamda Sultan Mahmud'un tahta çıkışının sancılı sürecinin sonunu anlatır. Sultan 2. Mahmud şehzadeliğinde Amcazadesi 3. Selim tarafından Abisi 4. Mustafa ile birlikte iyi bir eğitim görerek sarayda yetişmişti. Ancak abisi Mustafa, Osmanlı tarihinin en naif ve iyi yürekli padişahlarından biri olan 3. Selim'e ihanet edecekti.
Aslında Sultan 3. Selim Yeniçeri ocağının yerine Nizam-ı Cedid ordusunu kurarak ülkede köklü değişiklikler yapmak istemişti. Ancak azgın yeniçeri kendileri yerine farklı bir ordu kurulması nedeniyle kargaşa çıkarıyordu. Kabakçı Mustafa isyanı neticesinde Sultan III. Selim tahtan indirilerek yerine IV. Mustafa tahta çıkarıldı.
Ancak bu zulme uzaklardan bir paşa baş kaldırıp 15.000 kişilik ordusu ile yola çıkacaktı. Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa. Sultan Selim'i tekrar tahta çıkarmak için Kuzeyden ordusu ile hareketlenip İstanbul'a geldi. Ancak bu ordunun Yeşilköy’de olduğunu haber alan 4. Mustafa o an tebdili kıyafet ile çarşıda teftişteydi. Haberi alır almaz şeytani bir plan yaptı. Kendi kanını öldürmek. Çünkü Osmanlı padişah soyundan 3 kişi vardı. Sultan Selim tahtan indirilmiş kafeste, kardeşi Mahmud’ta aynı şekilde saraydaydı. Sultan Selim ve kardeşini öldürtürse taht varisi kalmıyordu. Bu sayede Alemdar Mustafa Paşa başarılı olsa bile kendisinden başka tahta geçecek kimse kalmayacaktı.
Anında saraya haber uçurdu ve cellatlar ilk etapta Sultan 3. Selim'i harem dairesinde vahşice katletti. Sultan Mahmud'un kaderi burada değişecekti. Lalasının da yardımıyla 14 yaşındaki şehzade ölümden çatılardan atlayarak, bacaların içinden geçerek kaçtı ve Alemdar Mustafa Paşa dakikaların sayıldığı anlarda saraya giriş yaptı. Haremdeki dairesinde feci şekilde öldürülen Sultan Selim'in cesedi, Arz Odası'nın önünde bırakıldı ve Alemdar Mustafa Paşa, sarayın Babüssade kapısını kırdığında tahta çıkarmak için geldiği Sultan Selim'in cesedi ile karşılaştı. Hemen Şehzade Mahmud'un bulunmasını emretti ve ona anında biat edilerek tahta çıkarıldı.
Nietzsche’nin “üst insanı”
doğrudan rahat bir ortamdan çıkmaz. Acılarla, yalnızlıkla, ölümle yüzleşerek
yükselir.
II. Mahmud da daha padişah olmadan önce öldürülme tehlikesi geçirmiş, saltanat kavgasının ortasında bir hayatta kalma savaşı vermişti. Sultan II. Mahmud tahtı borçlu olduğu Alemdar Mustafa Paşa'yı sadrazamlığa getirdi. Hayatının kurtulmasını sağlayan Cevri kalfayı ise Hazinedarbaşılığına getirip ona Çamlıca'da geniş arazi vererek bir de köşk yaptıracaktı.
Onu öldürmeyen şey güçlendirmişti. Sultan Mahmut Yaklaşık 4 ay sonra abisinin ölüm fermanını verdi. İyice etkisini gösteriyordu artık ve mutlak kudret kendisinde olmalıydı. Sultanı tahta çıkaran Alemdar Mustafa Paşa'nın kurtarıcılık etkisi ile 1808'de Sultan Mahmud’un yetkilerini kısıtlayan ve Ayanları güçlendiren Senedi ittifakı imzalattı. Alemdar Mustafa Paşa İstanbul'a kendisini fazla kaptırmıştı. Gücü sürekli artıyordu. Kendi adamlarıda Başkentte yağma olaylarına karışıp halkı bezdirmeye başlamıştı. Tabi Alemdar'a karşı Yeniçeride bileniyordu ve isyan etti. Kasım 1808'de Yeniçeriler Alemdar'ın kalmakta olduğu Bâbıâli'yi bastılar. Alemdar Mustafa Paşa'nın Sultan Mahmud’a yardım talebi gönderdiği ancak Sultanın oralı olmadığı rivayet edilir. Sonucunda Alemdar Mustafa Paşa saraydan yardım gelmeyince kapana kısıldığı mahzende barut fıçılarını ateşe vererek kendisi ile birlikte yüzlerce yeniçeriyi havaya uçurdu.
II. Mahmud da hem saray içinde hem halk nezdinde pek
sevilmeyen ve yalnızlaşan bir figürdü. Reform ve icraatlerinden sonra sonra
halkta ve ulemada ciddi karşıtlık oluşmuştu.
Yıllar sonra ise Yeniçeri ocağı kanlı bir hesaplaşmanın ardından 16 Haziran 1826'da kapatılacaktı ve bu olaya vaka-i Hayriye dendi. Sultan 2. Mahmud ülkesinde yegane güç olmuştu artık.
Yıllar sonra ise Yeniçeri ocağı kanlı bir hesaplaşmanın ardından 16 Haziran 1826'da kapatılacaktı ve bu olaya vaka-i Hayriye dendi. Sultan 2. Mahmud ülkesinde yegane güç olmuştu artık.
Nietzsche der ki:
‘Üst insan, insan ile hayvan arasına gerilmiş bir iptir; uçurumun üzerine gerilmiş bir ip…
Üst insan, sıradanlıktan kopandır.
Sürüden ayrılan, kendi değerlerini yaratan, gerekirse bütün düzeni karşısına alandır.
Cesaret, yalnızlık, acı…
Bunlar onun yakıtıdır.
II. Mahmud sadece bir padişah olmadı. O, kendi çağının gelenekleriyle savaştı. Yeniçeri Ocağı’nı 1826’da ortadan kaldırdı. Ulemayla çatıştı. Kıyafetleri, kurumları, okulları, hatta halkın zihnini yeniden şekillendirmeye girişti. Her adımı daha fazla yalnızlık, daha fazla tehdit, daha fazla karşıtlık getirdi. Ama o durmadı. Çünkü Nietzsche’nin dediği gibi:“İnsanın en büyük düşmanı kendi içindeki korkudur.”Ve II. Mahmud o korkuyu çok önceden öldürmüştü.
Nietzsche’nin
tanımıyla, üst insan:
– Kendi değerini kendi belirler.
– Gelenekle savaşır.
– Toplum tarafından anlaşılmaz.
– Yalnızdır.
– Ama sonunda kaderi belirleyendir.
– Kendi değerini kendi belirler.
– Gelenekle savaşır.
– Toplum tarafından anlaşılmaz.
– Yalnızdır.
– Ama sonunda kaderi belirleyendir.
Tıpkı II. Mahmud gibi…
Tahtta kaldığı 31 yıl, Osmanlı tarihinin siyasi açıdan en bunalımlı dönemlerinden biridir. Balkanlar'da imparatorluğun dağılma sürecini başlatan Sırp ve Yunan isyanları; Rus, İngiliz ve Fransız donanmalarının Navarin'de Osmanlı donanmasını imha etmesi ve asi ilan ettiği Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın ordularının Suriye ve Anadolu'yu geçerek Kütahya'ya kadar gelmeleri gibi olaylar ile karşı karşıya kaldı. Etkisi Avrupa saraylarına dek uzanan ve Osmanlı'dan bağımsız bir güç konumuna yükselen ünlü Tepedelenli Ali Paşa'yı öldürttüğü gibi bugünkü Suudi Arabistan Kraliyetinin soy atası olan ve Mahmud'a isyan eden Abdullah Bin Suud'u yakalatıp İstanbul'da idam ettirmiştir. Sultan II. Mahmud, bir diğer taraftan gerçekleştirdiği reformlarla imparatorluğun çehresini değiştirerek Osmanlı modernleşmesinin temellerini attı. Ölümünden dört ay sonra ilan edilen Tanzimat Fermanı'na giden yolun hazırlayıcısı oldu. Hükümdarlığı dönemindeki icraatları nedeniyle bazıları onu devleti tekrar ihya etmek üzere her yüzyılda bir gelmesi beklenen müceddid olarak kabul edip "büyük" sıfatıyla yâd etmiş; muhalifleri ise yaptığı reformlardan dolayı "gâvur padişah" olarak nitelendirmişlerdir. Siyaseten yani yargılamasız idam yetkisini kullanan son padişahtı.
Bu fırtınalı hayatın ardından 2 Temmuz 1839 Pazartesi günü sabaha karşı öldü. Geride tümüyle değiştirilmiş ama sağlam reformlarla güçlendirilmiş bir imparatorluk bıraktı. Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında üst insanı tanımlarken herhangi birinden etkilendiğini söylememiştir. Yani Nietzsche, "Üstinsan" kavramını belirli bir tarihi kişiyi işaret ederek tanımlamamıştır. "Üstinsan", onun felsefesinde geleceğe yönelik bir ideal ve insanlığın aşması gereken bir hedefi temsil eder. Nietzsche, "Böyle Buyurdu Zerdüşt" adlı eserinde bu kavramı detaylı bir şekilde işlemiş ve Zerdüşt karakteri aracılığıyla "İnsan aşılması gereken bir varlıktır" mesajını vermiştir. Ancak Sultan Mahmud’un hayatına bakıldığında çok fazla benzerlik olduğu görülecektir. Acaba Nietzsche üst insanı yazarken gerçekten de Sultan Mahmut'un hayatından mı etkilendi? Siz ne düşünüyorsunuz yorumlarda buluşalım.
Yorum Gönder