Önce kitabın yazarı Tolkien'e bakmamız gerek. Kendisi dil bilimci bir İngiliz ve özellikle Kuzey Avrupa halkları ile Norse mitolojisine hayran. Ayrıca bir filolog olarak dünyanın pek çok mitini incelemişti. Öyle ki kendi bulduğu elf dili özellikle bu ülkelerin diline benzer ve hatta elfler görüntüleri itibariyle Kuzey Avrupalıların kopyasıdır. Rohan yani insanların özgür şehride özellikle at sürme kabiliyetleri ile adeta İngilizler ile tanımlanabilir. Gondor ile birlikte Rohan tam olarak ortaçağ batı topraklarını betimler ve bu şehirlerin üzerine doğudan büyük bir kötülük gelmektedir. Mordor. Doğudan gelen bu barbar kötülük batıyı yutacaktır. Hikaye tanıdık geldi mi? Batı Avrupa bakış açısıyla Doğu'dan gelen tehlike Osmanlılar, Moğollar, Hunlar gibi kavimlerdir. Tabi ki bu tek başına bir alegori yada tarihle direk bir çıkarım denilemez ancak üçlemenin asıl temel ruhlarından biri doğudan gelen kötülüktür.
Bazı yorumcular, Tolkien'in bir İngiliz yazar olarak, eserindeki çirkin, kirli ve sayıca fazla Ork ırkını yaratırken, Batı Avrupa'nın geleneksel olarak korktuğu veya düşman ilan ettiği Doğu'daki "barbar" halkların Türkler ve Moğolların basmakalıp özelliklerinden bilinçli veya bilinçsiz etkilenmiş olabileceğini savunur. Tolkien Gençliğinde birinci Dünya savaşını yaşamış ve Türklerle İngilizlerin savaş dönemine tanık olmuştu. Gelelim orklar Türk mü sorusunun cevaplarına. Dünyaca ünlü eserdeki detaylar sizi oldukça şaşırtacak. Bu iddia ilk olarak 2005 yılında Daily Mirror gazetesinde ortaya atıldı ve dayanak noktası Orkların konuştuğu dil olan Kara Lisan'ın, Türkçe veya diğer Orta Asya dillerine ait bazı ses veya yapısal benzerlikler taşıdığı öne sürüldü. Bu iddia doğruluğu kanıtlanmamış ve kanıtlanması zordur. Zira değindiğimiz gibi kitabın yazarı dil bilimcidir ve kitaptaki dilleri kendisi bulmuştur. Yüzüklerin efendisi üçlemesine kadar ki kitaplarda orklar pek geçmez. Ancak bu üçlemede kötülerin ordusu olarak çıkar. Bakalım neler benzerlik gösteriyor. Orkların yapısal özelliklerine bakarsak, yarı kurt hayvanlara binerler ve insanlar gibi düz kılıç kullanmazlar. Kılıçlarının ismi ne hikmetse scimitar olarak geçer. Yani eğri Orta Doğu, Güney Asya ve Kuzey Afrika kültürleriyle ilişkilendirilen pala şeklinde kılıçtır. Türklerin simgesi Kurda binen ve tarihimizde geçen kılıcı kullanan bir ırk. Orkların kitaba göre resmi kökeni, Elflerin Karanlık Lord Melkor tarafından işkence edilip bozulmasıyla ortaya çıkan tamamen elflerin tersi bir ırktır. Ayrıca kitapta ork ordusu horde ismiyle nitelendirilir. Horde İngilizceye Türkçeden geçen sevimsiz ve kaba kalabalıklar için kullanılan bir kelimedir.
Burada iki kule kitabında yer alan ve ikinci filmde geçen Miğfer dibi savaşına bakacağız. Miğfer dibi savaşında kaleye kapanan az sayıdaki Rohanlı'nın üzerine oldukça fazla sayıda ve dalga dalga orklar hücum eder. Bu orklar Saruman'ın büyülerle ürettiği Uruk hailerdir. uruk hailer diğer orklara nazaran daha disiplinli ve güçlüdür. Yine bazı yorumcular uruk hailer ile yörükleri okunuş nedeniyle özleştirsede bu öznel bir bakış açısıdır. Buna karşın tarihsel gerçek Uruk, Gılgamış tarafından kurulan Sümer başkentidir. İlginç mi, bitmedi. Eski Yunancada uruk şehrinin adı Orkhoi'dir. Miğfer dibi savaşında orklar kitaba göre Saruman ateşi diye büyülü bir patlayıcı kullanır ve surların dibine yerleştirdikleri bu ateş ile surda delik açarak kaleye girerler. Tanıdık geldi mi? Osmanlı ordusunda pek çok fetihte özellikle İstanbul'un fethinde kullanılan ve surların altında gedikler açarak bu tünelleri havaya uçuran yeniçeri birliği lağımcılar ile ne kadar birbirine benziyor. Benzer şekilde kralın dönüşünde Minas Tirithin kapısını Grond isimli kurt başlı bir koçbaşı kırar. Şimdiye kadar duyduklarının belki mantığınıza yattı belkide hadi canım sende dediniz. Ancak şimdi duyacaklarınız tamamen gerçek ve bakalım kitap o kadar masum mu? Tolkien 1958 yılına ait mektubunda orkları şu şekilde tanımlıyor "bodur, geniş, basık burunlu, soluk tenli, geniş ağızlı ve çekik gözlü: aslında Avrupalılar için en az sevimli Moğol tiplerinin aşağılanmış ve itici versiyonları." dahası Kitabın ünlü yazarı Tolkien'in Milton Waldman'a yazdığı 1951 tarihli ünlü 131 Numaralı Mektubu'nda aynen şöyle der "Güneyde Gondor gücünün zirvesine yükselir, neredeyse Númenor'u yansıtır ve daha sonra yavaşça çökmüş Orta Çağ'a, bir tür gururlu, saygıdeğer ama giderek güçsüzleşen bir Bizans'a dönüşür." Yani yazar açıkça Gondor'un başkenti Minas Tirith'i Bizans ile ilişkilendirir.
Peki Minas Tirith nasıl kurtuldu? Rohan Kralı Théoden’in komutasındaki Rohirrim süvarilerinin, tam çöküşün eşiğindeki Minas Tirith’e son anda yetişip kuşatıcı orduya yandan vurduğu o efsanevi hücum; 1683 yılında Jan Sobieski önderliğindeki Leh süvarilerinin, düşmek üzere olan Viyana’yı kurtarmak için Osmanlı hatlarına yaptığı ünlü taarruzla şaşırtıcı derecede benzer. Peki bu paralellik sadece bir tesadüf mü, yoksa Tolkien’in bilinçli bir alegorisi mi?
Şimdi gelelim can alıcı noktaya. Orta Dünya haritasını gerçek dünya üzerine oturttuğumuzda ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Shire’ı Londra çevresine denk getirdiğinizde, Mordor’un kabaca İstanbul civarına yerleştiği görülüyor. Ayrıca Sauron'un kulesi Minas Morgul aslında Gondor'un elindeyken cadı kral tarafından alınmış ve kötülüğün merkezi yapılmış bir yerdir. Batı gözüyle bakılınca İstanbul olabilir mi? Dahası var: Sauron’un ordusuna savaş fillerini getiren Far Harad topluluklarını günümüz coğrafyasıyla kıyasladığınızda, bu bölgenin Mısır’a karşılık geldiği anlaşılıyor. Tarihsel açıdan bakıldığında da Mısırlıların bir dönem Afrika fillerini savaşta aktif olarak kullanmış olmaları bu benzetmeyi daha da dikkat çekici kılıyor. Zaten Tolkien'in kendiside bu iddiayı Haradrim yani Güney İnsanları ve onların filleri Mûmakili yaratırken, Pirus'un Roma'ya karşı yürüttüğü savaşlarda kullandığı savaş fillerinden ve ayrıca Antik Etiyopyalılar'a dair filolojik araştırmalarından ilham aldığını belirtmiştir.
Tüm bunlara rağmen belirtmek gerekir ki, Tolkien alegoriyi reddetse de, bir yazarın yaşadığı dönem ve kültürel ortam eserlerine mutlaka yansır. Bilinçli olsun ya da olmasın, üçlemenin temel yapısı açık: doğudan gelen bir tehlike, batının medeniyetini tehdit ediyor. Batı ve medeni insanların üzerinde doğudan büyük bir kötülük gelir. Bu Nazi Almanyası, Japonlar yada Türklerde olsa ortak fikir doğudan gelen tehlike ve karanlığın medeni batıyı yutmasıdır. Özellikle filmde surları çevreleyen kötülük, dehşete düşürecek şekildedir. Okuyucu ve izleyiciye bu dehşet oldukça geçer. Kale içinde çaresiz kadınlar, çocuklar ve korku içerisindeki askerler. Dışarıda ise kötü yaratıklar. Temel mantıklardan biri budur. Tüm bunları aslında Edebiyat eleştirmeni Jenny Turner güzel özetliyor "Orkların "tasarımı ve amacı itibarıyla, Kuzey Avrupalıların hakkında az çok bir şeyler duyduğu ırkların paranoyak karikatürleridir" Tolkien her ne kadar alegoriden nefret ediyorum desede tesadüf denmeyecek kadar benzerlikler yok mu sizce de?
İlginç bir bilgi daha, Orhun yazıtları ingilizcede orkhon olarak geçer. sizce de Tolkien'in Orta Dünya haritasında, Karanlık Lord Sauron'un diyarı ve orkların merkezi olan Mordor, konum ve coğrafi şekil olarak Anadolu'ya benzemiyor mu?

Yorum Gönder